Zehra Yüksel / İÇ MEKAN TASARIMINDA UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLERİN KONTROL STRATEJİLERİ
Özet:
Bu araştırma makalesi, iç mekan hava kalitesini etkileyen kimyasal emisyonların ve uçucu organik bileşiklerin tanımı, çeşitleri, kaynakları, insan sağlığı ve atmosfer üzerindeki etkilerini ve iç mekanlarda bu bileşiklerin kontrol stratejilerini araştırmayı amaçlamıştır. Bunun doğrultusunda Türkiye de, ilk örnek yeşil kamu binası olarak inşa edilmiş olan Ankara Eryaman Cezeri Yeşil Teknoloji Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde kullanılan yapı malzemeleri, iç mekan hava kalitesi ve havalandırma sistemleri analiz edilerek, iç mekandaki uçucu organik bileşiklerin tespiti ve yok edilmesine yönelik alınan önlemler araştırılmıştır.
EPA Ulusal Emisyon Kurulu tarafından yapılan ölçüm sonuçlarında görülmüştür ki dış ortamda bulunan kirleticilerin yıllık emisyon miktarları Kükürt dioksit (SO2) – 19,9 milyon metrik ton (MT), Nitrojen oksitler (NOX) – 21,3 milyon MT, Uçucu Organik Bileşikler (UOB) – 21,2 milyon MT, Partikül Madde (PM) – 2.42 milyon MT ve Karbon monoksit (CO) – 88,5 milyon MT dur. Ayrıca NOX ve UOB fotokimyasal reaksiyonlar ile önemli ölçüde kötü ozon (O3) oluşturur ve global ısınmaya sebep olurlar. Her gün maruz kaldığımız kirli hava sadece dış ortamda değil aksine zamanımızın %90’ını geçirdiğimiz evlerde, ofislerde, hastanelerde, otellerde, okullarda dolayısıyla iç mekânlarda yer alır ve Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı açıklamaya göre iç mekanlar dış ortama göre 2 ila 10 kat daha kirlidir. İç mekanda bulunan kirleticiler (O3, CO ve CO2 gibi gazlar, sigara dumanı, radon ve küf gibi mikrobiyolojik kirleticiler, toz, UOB ve diğer önemli hava kirleticileri) solunum, sindirim ve deri yoluyla insan vücuduna nüfuz eder. Bu kirleticilerden en tehlikeli grup olan UOB nefes aldığımız ortamlarda en çok bulunan ve sağlığa en zararlı kimyasal kirleticilerdir. Bu bileşikler kaynama sıcaklığı 260ºC’ye kadar olan yüksek buhar basıncına ve suda düşük çözünürlüğe sahip hidrokarbonlardır. Bu UOB tipik olarak iç mekanlarda kullanılan yapı ve tasarım malzemeleri ve insanların yaşam şekilleri ile direkt ilişkilidir. İç mekânda maruz kalınan UOB birçok ciddi hastalıklar ile ilişkilendirilmektedir. Tüm etkileri ortadan kaldırmak için uçucu organik bileşiklerin iç mekanlarda tespiti ve arındırılma işlemlerinin detayları da bu araştırma makalesinde yer almaktadır. Hem dünyayı hem de insan sağlığını korumak ve iyileştirmek için hemen hemen tüm gelişmiş ülkelerde mevcut yeşil bina yönetmelikleri, ilgili standartlar ve yeşil bina derecelendirme sistemleri iç mekan hava kalitesi ile ilgili gerekliliklere değinmektedir. İç mekan hava kalitesinin iyileştirilmesi, bazı temel kontrol stratejilerine dayanır. Öncelikle, UOB emisyonu düşük olan sertifikalı malzemelerin seçimi ve kullanımı en etkili kaynak kontrol uygulamasıdır. Ayrıca binadaki mevcut havalandırma sisteminin yeterliliği ve havalandırma süresi daha fazla temiz hava sirkülasyonu açısından iç ortam kirleticilerinin azalmasına yardımcı olur. Son olarak, üzerinde araştırma yapılmak üzere seçilen yeşil kamu binasının yukarda belirtilen özelliklere sahip olup olmadığı da araştırmada yer almaktadır.
Anahtar kelimeler: İç mekan hava kalitesi, İç mekan kirleticileri, Organik uçucu bileşikler, Uçucu organik bileşik içermeyen veya bileşik oranı düşük yapı malzemeleri ve ürünleri, Uçucu organik bileşiklerin yok edilme ve çıkartma metotları, Uçucu organik bileşiklerin etkileri
Yahaya Idris Ali / ÜNİVERSİTE KÜTÜPHANELERİNDEKİ İÇ TASARIM KRİTERLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: VAKA ÇALIŞMASI OLARAK UNIVERSITE KÜTÜPHANELERİ
Özet:
Bu araştırma makalesi, günümüz kütüphanelerinin bazı yönlerini ve mekanlarını, performansını ve mimarisini analiz etmeyi ve tasarımını etkileyen temel faktörleri vurgulamayı ve iç mekânların planlamasına uyacak bazı kavramsal önerileri sunmayı amaçlıyor ve çalışma da bugünkü akademik kütüphanelerde hangi niteliklerin öğrencilerin mekan seçimini etkilediğini keşfetmek ve önceki araştırmacıların analizlerini ve önceki araştırmacılar tarafından toplanan verilere bakmaktır. Bununla birlikte, yeni nesil kütüphane kullanıcısını cesaretlendiriyor, modern günlerde kitap okumak ve yalnızca kütüphanede araştırma fikrini silmekteyiz; bu sayede, çocukluğumuz kütüphanelerinin basmakalıp imgesi, yönetilen sessizliği tanımlıyor ve kütüphanelerin değerleriyle önemi arasında yargıya varıyor. kullanıcıların ve belli bir çevrenin bir bütün olarak günümüz kütüphanelerinin iç ve dış bölümlerini göz önüne alındığında, Avrupa’dan bir örnek olarak bahsediliyor. Kütüphane a bazı kriterlere göre seçilmiştir: Yerleşim ve alan yapılandırması, Renk, Mobilya, Yüksek Teknoloji ve aydınlatma ve aydınlatma.
Anahtar Kelimeler:Kullanıcı Algısı, Üniversite Kütüphanesi, Kamusal Alan, İç Mekan Tasarımı ve Tasarım Kavramı
Ilgın Deniz Barkan / HARABE YAPILARI ZAMANIN İZLERİ İLE BİRLİKTE KORUYARAK YENİDEN İŞLEVLENDİRMEK: FOÇA, SAZLICA KULE EVLERİ ÖRNEĞİ
Özet:
Kuramsal temelleri 20.yy’da atılan koruma kavramının başlangıcı, yapı sanatının başlangıcına kadar dayanmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan tahribat ve kayıplardan sonra ise Avrupa’da kentsel korumanın gelişimi hız kazanmıştır. Önce, anıtsal yapılar ideolojik, dini, ulusal sebeplerle korunmuş, zamanla anıtsal olmayan, her türlü taşınır ve taşınmaz varlık ve iz korunmaya başlanmıştır. Kültür mirası kapsamındaki yapıların korunması, hızla değişen yapılı çevrede bir gereklilik halini almaktadır. Koruma işlevinin sürekliliği, koruma yöntemine ve yapıya uygun olarak verilecek yeni işleve bağlıdır. Binanın, zaman içerisinde özgün işlevini yerine getirememesinden dolayı terk edilmesi, farklı bir işlevle yeniden değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Her yapının yapıldığı dönem, yapılış amacı, içinde bulunduğu tarihsel ve çevresel bağlam değişiklik gösterdiğinden yeniden işlevlendirmede birçok koruma yaklaşımından bahsedilmekle birlikte, sabit kurallar ve yöntemler bulunmamaktadır. Bu yaklaşımlardan bir tanesi, tarihi dokuyu günümüzde de en etkili şekilde hissetmemizi sağlayacak olan yaklaşım yöntemi aynı zamanda daha ekonomik ve yenilikçi bir yaklaşım yöntemidir. Yapının hasar durumuna ve bulunduğu çevre bağlamına göre, basit onarım ve az müdahale ile mevcut harabe halini koruyup, yapıdan bağımsız ve günümüz yaşam koşullarına uygun müdahale yaklaşımları ile yeni işlev vermek, bu yöntemin en önemli özellikleridir. Bu çalışmada, son yıllarda mimarlık pratiğinin gündeminde olan, harabe haline gelmiş yapıların üzerindeki zamanın izlerinin korunarak yeniden kullanılması sorgulanarak, örnekler üzerinde analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu tanım ve analizler doğrultusunda, Yüksek Lisans çalışması olan, ‘’Sazlıca Kule Evleri Konuk Evi’’ projesi özgün çalışma olarak önerilmiştir.
Anahtar Kelimeler: bozulmuş güzellikler, koruma kavramı, yeniden işlevlendirme, müdahale, yerleştirme
Faris Elamin / TERK EDİLMİŞ DİNİ YAPILARIN İŞLEVSEL DÖNÜŞÜMÜ: YENİDEN KULLANIM TİPLERİ VE YAPILARIN TAŞIDIĞI DEĞERLER
Özet:
Dini yapılar genellikle toplumun ortak manevi ve kültürel değerlerini temsil etmektedir. Fakat son yıllarda birçok ülkede dini yapıların durumunu değiştiren önemli
değişiklikler olmuş, bu yapıların bir kısmı terk edilerek yıpranma sürecine girmiş, bazıları da yıkılmıştır. Bu değişiklikler yapıların, savaş, göç gibi sebeplerle terk edilerek bozulma sürecine girmesinden veya yeniden işlevlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde terk edilmiş bu dini yapıların işlevsel dönüşümüyle birçok somut ve somut olmayan değer koruma altına alınmaktadır. Bunun yanısıra yerleşmelerin hızla değişen sosyal, ekonomik ve demografik yapısı, sürdürülebilirlik ve kaynakların korunması konularını gündeme getirmekte, dini yapıların işlevsel dönüşümü de daha önemli bir konu haline gelmektedir.
Dini yapılar büyüleyici mimarileri sebebiyle büyük bir kültürel miras değeri taşımaktadır.
Bu çalışma Dünya’da terk edilmiş dini yapıların farklı türdeki işlevsel dönüşümlerini araştırmakta ve yapıların taşıdığı değer ve mimari karakterine göre yeni işlevlerin sürdürülebilirliğini değerlendirmektedir.
Anahtar Kelimeler: İşlevsel Dönüşüm – Miras Koruma – Terk Edilmiş Dini Yapılar – İşlevsel Dönüşüm Tipleri – Dini Yapıların Değerleri.
Senay Bağadır / “FINE DINING‟ KATEGORİSİNDEKİ RESTORANLARDA TASARIM VE CONCEPT İLİŞKİSİNİN ANALİZİ, ÖRNEK ÇALIŞMA- ALANCHA ALAÇATI
Özet:
“Fine dining‟ kategorisindeki restoranlarda, memnuniyet en önemli amaç olmalıdır. Çalışanların ve müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak için, operasyon şemasına, alan organizasyonuna, konsept ve tasarıma özen gösterilmelidir. Bu öncelikler doğru uygulandığında hem müşteriler için hem arka alandaki çalışanlar için memnuniyeti getirir. Tüm restoran kategorilerinin tasarımlarında; aydınlatma, ısıtma ve soğutma, renk tasarımı, malzeme seçimi gibi hemen hemen aynı hususlarla başa çıkılmaktadır. “Fine dining” kategorisinin farkı: en iyi kaliteye sahip yemek, konsept ve ambiyanstır. Bu araştırma projesi “fine dining‟ kategorisindeki restoran tasarımında önemli hususları, konsept ve tasarım arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır. Bu araştırma projesi restoran yöneticileri, iç mimarlar, mimarlar ve tasarım okulunda okuyan öğrenciler için faydalı olacaktır.”Fine dining‟ kategorisine sahip restoran tasarımı; ambiyans, konsept, lokasyon, mobilya ve malzemeler arasındaki doğru kurgulanmış ilişki olarak düşünülebilir. Bu nedenle, bu araştırma projesinin amacı “fine dining‟ restoran tasarımı, tasarım ve konsept yaklaşımı ve başarılı “fine dining‟ restoran tasarımın rehberini oluşturmaktır. Sonuç olarak, analiz, uluslararası “fine dining‟ özelliklerini barındıran, Çeşme yerleşkesindeki Alancha Alaçatı adlı restorandaki örnek çalışmayla tamamlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: fine dining restoran, restoran tasarımı, restoran organizasyonu, tasarımda konsept, mimarlıkta konsept, Alancha Alaçatı